Kampta, güneşli bir güne uyanmıştım. Yavaş hareketlerle yatağımdan kalktım. Üzerimde hala yeni uyanmanın getirdiği mahmurluk hüküm sürüyordu. Önce lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım. Sonrasındaysa dolabımın yanına gittim, kapağını açarak ne giyeceğime karar vermeye çalıştım. Pek kıyafetim olmadığından seçmek zor olmadı. Lacivert bir kot pantolon ile eflatun bir bluz giymekte karar kılmıştım. Kıyafetlerimi giydikten sonra aynanın karşısına geçip saçlarımı taradım ve kıyafetimle uyumlu birkaç tokayla da süsledim. Aynada kendime şöyle bir göz attıktan sonra da odamdaki işimin sona erdiğine kanaat getirip salona geçtim. Kulübede sadece ikimiz de avcı olduğumuz için bir nevi kardeşim sayılan Veronica ile ben vardık zaten. Ancak Veronica da şimdi etrafta görünmüyordu. Karnımın acıktığını hissederek kendime kahvaltı hazırlamak için mutfağın yolunu tuttum. Buzdolabını açtım. Neyse ki, içi doluydu. En azından kahvaltımı edebilecek kadar yiyecek vardı içinde. Zaten sabahları pek iştahım olmazdı. Dolaptan çıkarttığım bir miktar beyaz peynir ve yeşil zeytinle beraber kendime bir tost yaptım ve bunları masaya yerleştirdim. Televizyonun karşısında, keyifle kahvaltımı yaptıktan sonra ağzıma bir naneli şeker attım. Yemeklerden sonra naneli şeker yemek bana iyi hissettiriyordu. Masayı toplayıp bulaşıkları yıkadıktan sonra bir miktar daha televizyon seyrettim. Ancak bir süre sonra televizyondaki program bana oldukça sıkıcı gelmeye başlamıştı. Ben de dışarı çıkıp biraz dolaşmaya karar verdim. En sevdiğim, siyah deri ceketimi üzerime geçirdikten sonra dışarı çıktım. Kampta yeni olduğum için pek fazla yer bildiğim söylenemezdi ama yine de bazı yerlerden haberdardım. Pegasus Ahırları gibi... Orasını bana dün melez danışmanı olan Serena göstermiş, ve pegasuslar hakkında birkaç bilgi vermişti. Ben ilk görüşte bayılmıştım pegasuslara. İlk fırsatta ahırlara uğrayacağıma dair de kendime söz vermiştim. Şimdi bu sözü tutmanın tam zamanıydı. Yolu karıştırmadığımdan emin olmak için ağır adımlarla, etrafıma dikkatlice baka baka ilerledim. Sonunda Pegasus Ahırları'na ulaşmıştım. Birden içimi kaplayan heyecanla birlikte Pegasus Ahırları'ndan içeri girdim ve pegasusları incelemeye başladım. O sırada bir çift okyanus yeşili gözle karşılaştım. Bu gözler oldukça ilgimi çekmişti. Gözlerin sahibi olan pegasusun yanına ilerledim ve kar beyazı tüylerini okşadım. O gerçekten, göz kamaştırıcı ve asildi. Sanırım aradığım pegasusu bulmuştum. Gülümsedim ve "Sanırım senin adını Anita koyacağım." dedim. Bunu duyan pegasusum Anita -artık benim pegasusum olmuştu- neşeyle kişnedi. Sanırım o da yeni sahibinden hoşnuttu. Onu bir süre daha sevip okşadıktan sonra ahırlardan çıktım ve Anita ile yaşayacağımız maceraları düşünerek kulübemin yolunu tuttum.
Konu: Bir Pegasusum Oluyor 
Paz Mart 20, 2011 3:14 pm
