Olanlara inanamıyordu. Şu saçma -hiç bir zaman ilgi bile duymadığı- mitolojik şeyler nasıl olur da gerçek olabilirdi? İşin daha da kötüsü kendisi de bu şeyin içerisinde olduğundan şuan buradaydı. Alışveriş, eğlence, şımarıklık ve kokoşluğa burada yer yoktu. Burası cehennemin ta kendisiydi. Yaratıklar, canavarlar ve daha adlandıramadığı bir sürü şeyle savaşmanın neresi eğlenceliydi sanki. Burada kalanlar nasıl mutlu olabiliyordu? Çıldırmak üzereydi. Bu yere geldiğinden beri kendi gibi -en azından görünüşü- birini görmemişti. Belki de hepsi kaçmaya karar vermiştir. Bu çok akıllıca... diye düşündü Charlotte. Dadısını istiyordu. Neden buraya gelmediğini şimdi anlıyordu. Böyle olacağını bilseydi şüphesiz o da gelmezdi. Annesi onu kampa göndermek istediğini anlatınca sevinçten havalara uçmuştu. Yeni bir yer, yeni arkadaşlıklar, imrenilecek aşklar görmek farklı bir maceraydı onun için. Fakat kampa adımını atar atmaz bunların ne kadar saçma düşünceler olduğunu anlamıştı. Burada balolar, kulüpler, mükemmel doğum günü partileri, havuzlu organizasyonlar, birbirine hava atmak için her seferinde diğerinden daha lüks kıyafet alma yarışları yoktu. Burası çizgi film karakterlerinin yaşadıkları yerler gibiydi. Gördüğü her şey onu güldürüyor. Attığı her adımda daha da şaşırıyordu. Gerçek olamayacak kadar garip şeylerle savaşabilmek için eğitiliyorlardı. Her zaman masallarda okuduğu gibi insanların -insan olamazlardı o ayrı konu- özel güçleri olabiliyordu. Burası hayalleri ve belki de kabusları içinde barındıran bir kamptı. Fakat yüzünü yalayıp geçen ılık meltem olanların gerçek olduğunun bir kanıtıydı.
Yüksek sesle patlayan sakızından gelen şiddetli ses onu bile şaşırtmıştı. Korkuyla ısırdığı dilinden akan demirimsi tat kadar tattığı iğrenç bir şey olamazdı. Hayal kırıklığıyla yere doğru hızlı bir düşüş yaptığında göz yaşlarına engel olamamıştı. Buradan biran önce kurtulmak istiyordu. Mümkünse hemen.